Ataşehir Ahmet Keleşoğlu Fen Lisesi'nde düzenlenen “Türk Yüzyılının Eğitim Modeli” tanıtım toplantısında konuşan Tekin, “Köklerden Geleceğe” sloganıyla hazırlanan yeni müfredatın 2019 yılında kademeli olarak uygulanmaya başlayacağını söyledi. 2024 akademik yılı 2025.
Yöntemlerde, sistemlerde, bilgiye erişimde ve eğitim-öğretimde yaşanan hızlı gelişmeler sonucunda dünyadaki tüm ülkelerin belirli aralıklarla müfredatlarını değiştirme eğiliminde olduğunu belirten Tekin, şöyle konuştu: “Önümüzdeki yıllarda müfredatlarımızı gözden geçirip yeniden hazırlamayı planlıyoruz. Haziran 2023, yaklaşık 10 yıl önce başlatılan bir projenin devamı niteliğinde.” “Böyle bir süreci başlattık” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla katılımcı bir yaklaşımla toplumun her kesiminden görüşe açık olduklarını belirten Tekin, emeği geçen akademisyenlere, sivil toplum kuruluşlarına ve öğretmenlere teşekkür etti.
Müfredatı çoğunluğu öğretmen ve akademisyenlerden oluşan 1100 kişilik bir ekiple hazırladıklarını belirten Tekin, şöyle konuştu:
“Hazırladıktan sonra 26 Nisan'dan itibaren programlarımıza ara verdik. Durdurma süresince yaklaşık 1,5 milyon kişi programlarımızı sistemden indirip inceledi. Bunlardan 70 bine yakını programlarımız hakkındaki görüşlerini yazılı olarak Bakanlığımıza iletti. Ekipler Bakanlığımızda ilgili genel müdür arkadaşlarımızla an be an sisteme yorum geldikçe iletişim kurmak için kurduk. “Buna göre programlarımız onaylandı ve umarım 2024-2025 eğitim-öğretim yılı başından itibaren yürürlüğe girecektir”.
Müfredat konusunda yaptıkları çalışmalardan ve hedeflerinden bahseden Tekin, tüm uluslararası raporlarda müfredatlarının ortalama bir OECD ülkesine göre yaklaşık iki kat daha yoğun olduğunu söyledi.
OECD ülkelerindeki müfredatlarla karşılaştırmalar yapan Tekin, şunları söyledi:
“Bizim eğitim süremiz onlarınkinden kısa olmasına rağmen müfredatımız yani elde edilen sonuç sayısı OECD ülkelerinin iki katı. Bu nedenle bazı bilgileri önlisans veya üniversite programlarına onların seviyelerine uygun zamanda öğrenmek için aktarmak zorunda kaldık. , “çocuklar öğrenmesin diye” değil. Peki programlarımızı basitleştirdik. Neyi başardık? Çocuklarımız ihtiyaç duyduklarını daha sağlıklı bir şekilde öğrenecekler. Yetersiz sürede öğretilecek çok şey var. Öğretmenlerimiz doğal olarak öğrencilerimizden gelen eleştiri oklarıyla karşı karşıya kalmışlardır: “Türk Yüzyılı eğitim modelinin ana felsefesi, anaokulundan 12. sınıfa kadar tüm programlarda bahsettiğim felsefeyi yansıtacak şekilde oluşturuldu ve bu, tüm programa hakim oldu.”
“Türkçe, Türk dili ve edebiyatı derslerini sanat odaklı bir yaklaşımla belirledik”
Esnek bir yapı oluşturduklarını vurgulayan Tekin, sözlerine şöyle devam etti:
“Çok önem verdiğimiz bir konu da çocuklarımızın toplumumuzun eğitim sürecinden beklediği değerlerle özdeşleşmiş ve bu değerleri içselleştirmiş olarak büyüyebilmeleri için 'erdemli değerlere dayalı eylem çerçevesi' oluşturduk. , ve bunu programların merkezine yerleştirdik. Programlarımız bütünsel bir yaklaşımla hazırlandı. Yani anaokuluna başlayan bir çocuğun 12. sınıftan mezun olduktan sonra istediği seviye bütünsel olarak planlandı. Okullarımızdaki öğretmenlerin sürecin ana parçası olan dil okuryazarlığı çok önemli bir yer tutmaktadır ve müfredatın Türkçeyi güzel, açık ve anlaşılır bir şekilde öğretmesi konusunda çok eleştirdiğimiz konulardan biridir. kendilerini doğru ifade edebildikleri takdirde aileleri ve toplumla daha kolay iletişim kurabileceklerdir.
Bu noktada mevcut bir uygulamadan vazgeçerek çocuklarımızın Türkçe ve yabancı dil becerilerini deneme sınavlarıyla değil, okuma, yazma, konuşma ve dinleme olmak üzere dört temel beceri üzerinden ölçmeyi ve bu sayede dili daha iyi öğrenmelerini sağlamayı hedefledik. Ayrıca Türkçe, Türk dili ve edebiyatı derslerini sanat odaklı bir yaklaşımla oluşturduk. Hepimizin bildiği gibi bilinç varlığımızın mayasıdır. Vicdanla mayalanan akılcı kalpler milli kimliğimizi inşa edecektir. Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı dersleri bu farkındalığın öğrencilerimize aktarılacağı temel ortamlardan biri olacaktır. Amacımız metin çözümlemesi yoluyla onlara aktif bir okuyucu kimliği ve edebi zevk kazandırmaktı. “Metin analizi sayesinde öğrencilerin yazarın ve dönemin zihniyetini kavramasını, kendi dönemine ilişkin karşılaştırma ve çıkarımlarda bulunmasını sağladık.”
Programlarda öğrencilerin anlama ve ifade etme becerilerinin uygulanmasına önem verdiklerini belirten Tekin, programların merkezine öğrenciler tarafından hazırlanan üretim, sanat ve edebiyat atölyelerini yerleştirdiklerini söyledi.
Özellikle son yıllarda Türkiye'nin tüm kalkınma girişimlerini müfredatlarına dahil ettiğini belirten Tekin, şöyle konuştu: “Ulusal ve uluslararası suların gelecekteki durumu da dahil olmak üzere 'mavi vatan', 'gök vatan' gibi programlarda değerler Bu ülkenin ve bu milletin değerleri çocuklar tarafından içselleştirilmiştir.” “Uygun yerlerde işlendi.” dedi.
Tekin, kendisine göre “kamuoyunda çok eleştirilen” İnkılâp Tarihi ve Türkiye Cumhuriyeti Atatürkçülüğü dersini çok önemsediklerini vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Cumhuriyet tarihine dair farkındalık oluşturmak amacıyla bu dersi Osmanlı modernleşmesinden günümüze kadar siyasi hayat dersi haline getirdik. Başta Filistin olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin doğal hinterlandı olarak gördüğümüz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Orta Asya'dır.” Dış politikamızda önemsediğimiz ülkelerle daha iyi ilişkiler kurabilmek adına Matematik dersini beceriye dayalı olarak düzenledik. Aynı şekilde su, çevre, sıfır atık gibi çağdaş konulara da fen derslerinde yer verilmiştir. “Sosyal bilimler için 17 beceri alanı belirledik ve çocuklarımızın bu beceri alanları içerisinde sosyal bilimler konusunda daha yetkin yetişmelerini istedik.”
“Bu bozuklukların hiçbirini ciddiye almıyoruz.”
Programlara yönelik eleştirilere yanıt veren Tekin, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Anladığım kadarıyla akademik başarıyı da içeren beceri odaklı bir eğitime geçişimizi eleştiriyor ya da öğretmenlerimizin sınıfta daha fazla inisiyatif aldığı bir model geliştirmemizi eleştiriyor ya da çocuklarımızı geliştirerek karşı çıkıyorlar. Ya da çocuklarımızın dünyayla rekabet edebilecek bir öğrenme süreci geliştirmesine direnebilirler.” Muhtemelen çocuklarına saygılı, şefkatli bireyler olarak yetiştirilmelerini eleştiriyorlar. Çevreye duyarlı, erdemli, milli ve manevi değerlerimizi içselleştirmek. Muhtemelen programlarımızda milli iradeyi gasp eden, demokrasimizi engelleyen darbelerin ve darbe süreçlerinin varlığına karşı çıkıyorlar. Anladığım kadarıyla coğrafya müfredatımızda mavi vatan, gök vatan gibi kavramların yer almasından, çocuklarımızın ülkemizin savunma sanayinde kat ettiği ilerlemeleri öğrenmesinden rahatsız oluyorlar. ve onlara bunları öğretmek veriliyor. Bizim amacımızın çağın gerisinde olan değil, ileri teknolojiye sahip insanlar yetiştirmemiz olmasından rahatsızlar. Bu hedef doğrultusunda çocuklarımıza 22. yüzyıl becerileri kazandırmak istediğimiz için rahatsız olduklarını anlıyorum. Bu rahatsızlıkların hiçbirini ciddiye almıyoruz.
“Çocuklarımızın geçmişinden güç alarak geleceğe yön verecek bir vizyonla yetişmeleri için tüm öğretmen arkadaşlarımızla birlikte bu süreci tüm kalbimizle yürüteceğimize öğretmen arkadaşlarımız adına bir kez daha söz veriyorum. Gelecek yüzyılı Türkiye'nin yüzyılı yapacak bir yol.”